Çeşme'nin Misafirleri
Seçkin Koç

Seçkin Koç

Dr. Savant

Çeşme'nin Misafirleri

09 Haziran 2019 - 21:44

Çeşme’nin Misafirleri

Anne tarafım Çeşmelidir benim. Baba tarafım ise Çanakkale'li. Ege çocuğuyum özetle. Aile yaşam biçiminden beslenmesine, şivesinden kültürel simgelerine kadar tipik Egeli iki ailenin çıktısıyım.
İzmir memleketim. Severim memleketimi. Sevabıyla günahıyla aidiyetim kuvvetlidir İzmir'e.
İzmir'li yavaş yaşar. Öyle telaşları yoktur. Kimileri tembellik olarak değerlendirir bunu. Oysa tembellik değil, rahvan koşuştur bu. Kendi hızında...kendi üslubunda...
Keyif odaklı olduğu doğrudur İzmir'linin. Kendi için, anın getirdiği güzelliği yaşamak için evet yeri gelir çalışmayı bırakır.
Diğer Akdeniz kültürlerinde olduğu gibi iklim de pek müsade etmez çalışmaya kimi zaman. 10 Mayıs kıştır İzmir için İzmir'e göre; yaz pat diye 15 Mayıs'ta geliverir alışkın olmayanları çarpıverir kıştan yaza doğru bu sıçrayış. Bu nedenle 15 Mayıs - 15 Eylül arası iş dünyası vitesi boşa alır İzmir'de. Neticede 40 dereceye beden değil beyinsel etkinlikler de pek dayanamıyor; yaşayan bilir.
İzmir'in her beldesinin tipik Ege kültürüne özgü renkleri ve sesleri vardır muhakkak. Ben Çeşme'yi bilirim anne sülalemden mütevellit.
Çeşme'li şovendir biraz. Bu sebeple birisi "Çeşmeliyim" dediğinde hemen eklenir arkasına esas soru: "Kimlerdensiniz?"
Toplasanız 5 tane köklü ve geçmişi yüzyıllık tarihe dayanan aile vardır; onlarda birbirlerine gelin-damat vererek akraba oldukları için sağdan sola dönerken bir hısıma dokunma ihtimaliniz yüksektir.
Çeşme'de misafir ağırlamak kültürün en belirgin unsurlarından birisidir. Her ne kadar Çeşme'de doğup büyümediysem de annemden dolayı bilinçaltımda nasıl kodlanmış bir sistem varsa artık, bir misafir geleceği zaman evde eşime ufak çaplı bir türbülans yaşattığım doğru.
Çeşme 2000'li yılların başına kadar İzmir'in sayfiye mekanlarından birisi olarak Seferihisar, Foça yada Urla'dan çok da farklı değildi. Herşey Hıncal Uluç'un Alaçatı'da içtiği bir bardak limonata üzerinden yazdığı köşe yazısı üzerinden mi değişti, yoksa zaten böyle bir potansiyel vardı da ortaya çıkmak için uygun zemin mi arıyordu bilmiyorum. Gerçekten bilemiyorum. Bildiğim tek şey bu yaz da bundan önceki 15 yaz gibi Çeşme savaşları ile açtık sezonu.
Bayramda Çeşme'deki marketler talan edildi. Abartmıyorum. Raflar yağmalanmış gibiydi; market görevlileri bile şaşkın ve öfkeliydi.
Çarşı esnafı para kazanabileceği üç ayın hatırına sabırlı davranmaya gayret ediyordu; ama ağızlarında "şımarıklık" üzerine onlarca olay-vaka vardı anlatacak.
Çeşme'nin yerlisi kültüründeki misafirperverlik kodlaması sebebiyle 3 ay fişi çekip, mazbut ve samimi bahçe duvarlarının arkasına çekilir. Bundan önceki 15 yıl yaptığı gibi.
Lakin Çeşme'ye tatile gelen misafirlere söylenecek iki çift sözün de zamanı geldi kanaatimce: Burası telaşla yaşayanların memleketi değil. Korna ve araba motorlarınızın sesini lütfen kısınız. İlçe içindeki tüm otoparklar zaten ücretsiz, gördüğünüz her 35 plakaya agresif tepkilerle yaklaşmanıza gerek yok.
Tatile geldiğiniz bu beldeyi satın almadınız; unutmayın. Bu beldenin yaz turizmi adına sunduğu hizmetleri satın alıyorsunuz. Bu sebeple kibirle ve yüksek frekansta İzmirlilere, Çeşmelilere hakaret etme cürreti çantanızın içinde otel odasında bırakmayı unutmayınız.
Ve en önemlisi; unuttuysanız hatırlatmak iyi gelebilir; tatildesiniz...sakin...sakin...

YORUMLAR

  • 2 Yorum

Son Yazılar