Ekrem İmamoğlu ve Binali Yıldırım arasındaki İsmail Küçükkaya moderatörlüğündeki münazara geçtiğimiz haftanın ve bugünün tek konusuydu sanırım. Ben yayını İstanbul'dan İzmir'e dönüş yolunda takip ettim.
Öncelikle en sona kalmaması gerektiğini düşündüğüm en temel durum şuydu ki; dün akşam bir demokrasi şöleni falan yaşanmadı. Demokrasi adına olabilecek en aza razı olmak basmakalıp "şölen" söylemlerinden öteye geçemez. Zira kazanılmış hakkı elinden alınmış, seçilmiş bir belediye başkanının tekrar seçim yarışına girdiği bir düzlemde demokrasi adına konuşmak naif ve yapmacık bir tebessümdür bana sorarsanız.
Zaten şölen olmaktan öte, ne Küçükkaya'nın ne de adayların risk almadığı, tansiyonun yükselmemesi adına soruların kimi yerde izleyicinin sıkılmasına rağmen tek düze kaldığı bir münazaraydı. Evet bir münazaraydı; seçim açık oturumu değildi. Zira seçime giden ayarların televizyon karşısında kozlarını paylaştığı içerik böyle olmuyor. Türkiye siyasi tarihindeki örnekleri bu bağlamda inceleyebilirsiniz.
Sayıştay raporu ile ilgili yayının tek kıvılcım çıkartan bölümüne İmamoğlu münazaranın geneline olduğu gibi iyi hazırlanmıştı. Yıldırım'ın verdiği yanıtlar tıpkı geçen hafta verdiği röpörtajda olduğu gibiydi: "Ben açık oturuma herhangi bir hazırlık yapmadım; 16 yıldır hazırlanıyorum zaten". Bilali Yıldırım'ın danışmanlarının görevi bu aşamada nedir? Sormadan edemiyor insan. Ve haliyle Ekrem İmamoğlu'nun yayın esnasında "Binali bey seçim vaadi verebilecek durumda değil (16 yıllık icraatlerini kastederek), ben seçim vaadinde bulunabilirim burada sadece" söylemi nokta koyar nitelikte oldu.
Binali Yıldırım'ın Sayıştay raporunu bilmemesi gafletinin yanına bir de Ekrem İmamaoğlu'nun israf konusunda verilerle ve görsellerle dersine iyi çalışıp gelmesi zaten gecenin rengini belli etmişti.
Münazara başladığında da söylemiştim twitter üzerinden. Şimdi de tekrarlayayım: böylesi seçim açık oturumlarında algıyı ve beklentiyi yönetebilen kazanır. Dün geceye dair bu bağlamda kazanan Ekrem İmamoğlu olabilir.
Lakin oturumun içeriğine ve içinde bulunduğumuz Türkiye koşullarına bakıldığında demokrasimize bir katkı sunduğu görüşünü gerçekçi bulmuyorum. Hayaller güzel diyenlere de dokunmuyorum o zaman...
YORUMLAR